34- SEBE SURESİ
SEBE SURESİ
Sure adını, 15. ayette geçen “Sebe” kelimesinden almıştır. Sebe, Yemen'de bir bölge veya kabile ismidir.
Sure 54 ayettir. Mekke döneminin ikinci yarısında, Lokman suresinden sonra inmiştir.
Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 34., iniş tarihine göre ise 58. suredir.
Kur'ân'da hamd ile başlayan beş sureden biridir. Diğerleri Fatiha, En’am, Kehf ve Fâtır sureleridir.
Surenin temel konuları:
Allah'ın yüceliği ve ilminin kuşatıcılığı,
İnkârcıların batıl inançları ve ahiretteki durumları,
Allah'ın verdiği nimetlere şükredenlerle nankörlük edenlerin durumları,
Hz. Davud, Hz. Süleyman ve Sebe kıssaları,
Hz. Muhammed’in peygamberliğinin ve ona indirilen Kur’an’ın hak oluşu,
Hakkın batıla üstün geleceği ve iş işten geçtikten sonra iman etmenin geçersiz olduğu.
Surenin temel mesajları:
-Bütün kainatın sahibi olan Allah'a hamdedilmelidir. O, gizli açık her şeyi bilir, hiçbir şey ondan gizli kalmaz.
-Yüce Allah, inanıp iyi işler yapanları ödüllendirecek, inkarcıları ise cezalandıracaktır.
-Kişi, çevresini gözlemleyerek ibret almalıdır. Çevresindeki olaylara bakıp ibret almayan ve öldükten sonra dirilmeyi kabul etmeyen inkârcılar büyük bir sapkınlık içindedirler ve bu yüzden cezalandırılacaklardır.
-İnsan, verdiği nimetler için Allah’a şükretmeli, nankör olmamalıdır. Şükrünü iyi amellerle süslemelidir. Kendilerine mülkün yanında olağanüstü özellikler verilen Hz. Davud ve Hz. Süleyman'ı bu konuda örnek almalıdır.
-Allah, verdiği nimetlere nankörlük eden toplumları daha dünyada iken cezalandırır.
-Cinler gaybı bilmez; gaybı bilen sadece Allah'tır. Dolayısıyla gaybı öğrenmek için cinlerin aracılığına başvurulmamalı; medyumluk gibi kehanet mesleklerinden uzak durulmalıdır.
-Şeytanın insan üzerinde zorlayıcı gücü yoktur; herkes yaptığından kendisi sorumludur. Dolayısıyla kötü işlerde şeytanı bahane etmek bir yanılgıdır.
-Müşriklerin Allah'a ortak koştukları şeyler herhangi bir güce sahip değildirler; bu şeylerin şefaatçi olmaları da imkansızdır. İnkârcılar bu gerçeği ahirette anlayacaklar ve ateş atılacaklardır.
-Herkes kendi amelinden sorumludur. Hiç kimse bir başkasının işlediği günahtan sorumlu tutulmaz.
-Hz. Muhammed bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak gönderilmiştir.
-İnkarcılara bildirilen azap, vaktinden önce veya sonra değil, Allah'ın belirlediği zamanda gerçekleşecektir. O gün inkârcılar birbirlerini suçlayacaklardır. Tâbi olanlar önderlerini kendilerini şaşırtmakla suçlarken, önderler de bunu inkar edip suçlamayı kabul etmeyeceklerdir. Fakat sonunda hiçbiri cehennem azabından kurtulamayacaktır.
-Hakikate ve kurulu düzenin değişmesine ilk önce zenginler karşı çıkmaktadır. Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur. Nitekim peygamberlere de hep ilk önce zenginler karşı çıkmışlardır.
-Mal ve evlat çokluğu bir meziyet değildir. Mal ve çocuklar Allah katında kişiye bir imtiyaz kazandırmaz; insana Allah katında değer kazandıran şey salih ameldir.
-Allah, rızkı dilediğine verir; kimine az, kimine bol ihsan eder. Kişi, kendisine verilenler için Allah’a şükretmelidir.
-Allah’ın ayetlerini yalanlayan ve etkisiz kılmaya çalışanlar hüsrana uğrayacaklardır.
-Allah, kendi yolunda harcamada bulunanlara harcadıklarından daha iyisini verir.
-Hakkın karşısında batıl tutunamaz, hak gelince batıl yok olur; batıl her zaman yol olmaya mahkumdur.
-İmkanı varken inanmayanların vakit geçtikten sonra iman etmeye çalışmaları, inandık demeleri hiçbir yarar sağlamayacaktır.